• Sınıf Seçiniz

  • Branş Seçiniz

  • İçerik Türü

  • Ara

Adolf Hitlerin Gençliği

Hitler’in Gençliği

Hitler’in ilk fikirleri, zor geçen bu devirde, çocukluk yıllarında, gelişmeye başladı. Savaşın içinde yaşayış, tartışmalar, okuldan kaçmalar, yetişkin çocuklarla arkadaşlıklar… Çoğu zaman bunlar annesini endişeye düşürüyordu, ama Hitler de uyuşuk uyuşuk evde oturmaktan hoşlanmıyordu.. Herhalde zevkleri onu babasının hayatına benzer bir hayata doğru sürüklemiyordu.

Arkadaşlarına yaptığı ikna edici sözler gösteriyordu ki hatiplik yeteneği gelişmeye başlamıştı: Küçük bir lider olmuştu, fakat kendi kendini zor idare ediyordu. Daha sonra bu hatiplik hevesi yerini karakterine daha uygun başka şeylere bıraktı. Babasının kütüphanesini karıştırırken eline farklı askeri kitaplar geçmişti. Bunlardan birinde 18701871 Fransız Alman Savaşı’nı anlatan halk için yazılmış bir bölümle, o yılların olaylarını resimlerle gösteren bir gazeteye ait iki cilt de vardı. En çok okuduğu yazılar işte bunlar oldu. Daha.sonra kahramanlıklarla dolu büyük savaşlar, en çok sevdiği şeylerin başında gelmeye başladı. Artık savaş ve askerlikle ilgili yazıları hiç kaçırmıyordu.

Zamanında babasının bütün hayatını verdiği şeyi, Hitler’in reddedebileceği hiç düşünülmüyordu. Babasının kararı basitti, kesindi ve ona göre çok doğaldı. Ağır hayat mücadelesi ile pişen ve otoriter bîr karaktere sahip olan babası, işi tecrübesiz ve sorumsuz çocuklara bırakamazdı. Oğlunun istikbali söz konusu olunca, hoşgörüsüz, tam bir baba sorumluluğu ile hareket ediyor, en ufak ihmali bile görev anlayışı ile ba ğda ştıram iyordu.

Bütün bunlara rağmen onun dediği olmayacaktı. Hayatında ilk defa henüz on bir yaşında idi muhalefet ediyordu. Babası tasarladığı planları gerçekleştirmek için kararlı ve azimli olsa da, oğlu olarak Hitler de beğenmediği bir fikri reddetmekte en az onun kadar inatçı idi.

Onun fikrini bir defa daha reddettiği bir gün Hitler’e ne olmak istediğini sordu. Kararını daha önceden vermiş olan Hitler cevabını hemen söyledi. Babası şaşırıp kalmıştı.

“Ressam mı?”

hitlerin-gencligiHitler’in sağduyulu bir cevap verdiğinden şüpheleniyor, yanlış duyduğunu, yanlış anladığını sanıyordu. Fakat bu konudaki geniş açıklamasını dinleyince kararının ciddi olduğunu anladı ve şiddetle itiraz etti. Babasının kararı son derece basitti ve Hitler’in yeteneğine uygun varsayımların hiçbirine önem vermiyordu. “Ressam, hayır! As!a!” Hitler memur olmak istemiyordu. Fakat babası da kabiliyetini geliştirip bir ressam olmasını istemiyordu.

Hitler birçok yönden babasına benzemekteydi. Ondan devraldığı Özellikler arasında, fikrinde inatçılık da vardı. Onun için Hitler’in cevabı da o derece kesin oldu. Her zaman, her yer ve her kavgada olduğu gibi, eski Avusturya dilleri arasındaki rekabette üç çeşit insan ortaya çıktı: Mücadeleciler, ılımlılar (gevşekler) .ve hainler. Bu okulda da böyleydi. Önemlidir, diller arasındaki en önemli mücadele gelecek nesillerin yetiştiği, eğitildiği yerde yapılır. Asıl gaye çocukları kazanmaktır ve ilk çağrı orada yapılmalıdır.

“Alman çocuğu! Bir Alman olduğunu asla unutma!” “Kız çocuğu! Bir gün bir Alman annesi olacağını düşün!” “Gençliğin ruhunu bilenler, bu çağrının muhatabının o olduğunu ve kulak vereceğini anlar. Gencin kendisi devam ettirecektir mücadeleyi. Yabancı şarkılan söylemekten kaçınacaktır. Gençlik, Alman şan ve şerefinden uzaklaştırılmaya ne kadar uğraşılırsa o, bu adi mücadeleye daima karşı koyacaktır. Harçlıklarından artırarak, savaş için para biriktire cektir. Yabancı öğretmenlere karşı daima uyanık bulunacaktır. Kendi milletinin yasaklanan nişanlarını taşıyacak, bunun için ceza alsa hatta dayak bile yese bundan gurur duyacaktır. Gençlik büyüklerin küçük bir yansımasıdır fakat daha güzel ve iyi bir ilhama sahiptir. Ve daha iyi sevk ve idare edilir.” (Kaugam)

Sürekli bir ilerleme ve gelişme sonunda on beş yaşında iken hanedan vatandaşlığı ile ırk milliyetçiliği arasındaki farkı kavramaya başladı ve ırk milliyetçiliğine taraf oldu. Hit ler’e göre gerçek hüner, esas olanı saklamak, ayrıntıyı ise unutmaktı.

Adolf Hitlerin Hayatını Etkileyen Tarih Öğretmeni

Tarih dersinin öğretim ve sınavlannda kendisini anlamış bir hocasının olması Hitler’in hayatını etkiledi ve bütün hayatının yönünü belirlemesinde ve genç yaşta ihtilalci olmasında büyük bir rol oynadı.

Bu ideal öğretmenin adı Leopold Doetsch’di. Linz’de Reaschule’nin tarih Öğretmenliğini yapıyordu. Vakur, kararlı ve yüreği iyilik dolu bir ihtiyardı. Ateşli konuşmalarla onlara yaşadıklan günleri unutturuyor, asırların sisleri arasında kalmış bazı tarihî olayları anlatarak onları coşturuyordu. Öğrencilerini o günlere götüren sanki canlı bir gerçek gibi olayları yaşatan bu ihtiyar, Hitler’in unutamadığı bir karakterdi. “Onu dinlerken ruhumuz aydınlanır, gözlerimiz yaşarır, zamanın nasıl geçtiğini anlamazdık. İşin daha güzel olan yanı, bu olayları güzel anlatmanın yanında geçmişten iyi dersler çıkararak bugüne de uyarlayabilmesi idi. Bunian herkesten daha iyi anlatabiliyor, biz de onu nefes bile almadan dinliyorduk. Millî fanatikliğimizden faydalanarak düzeni sağlar, böylelikle gayesine kolayca ulaşırdı.” (Kavgam)

Böyle bir öğretmeni seven, onun eğitimini gören hangi insan milletinin kaderi üzerindeki yıkıcı etkisine bakarak böyle bir hanedana düşman olmaz? Geçmişte ve günümüzde her zaman ihanet içinde olan ve kendi menfaatlerini Alman menfaatlerinin üstünde gören bir hanedana hangi tebaa sadık olabilir ki?

Hitler ilk gençliğinden itibaren bazı temel fikirler edinmişti ve bundan sonra da bu fikirleri kuvvetlendirmekten geri kalmamıştı. Bunlar:

•             Cermen ırkının kurtuluşu Avusturya’nın yok olmasına bağlıdır.

•             Millî duygu ile bir hanedana bağlılık arasında hiçbir münasebet yoktur.

*             Habsburg Sarayı Alman milletinin felaketini hazırlamaktadır.

Bu fikirlerin sonucu olarak şu duyguları çok kuvvetli hâle geldi: Vatanı olan Alman Avusturya’ya Ç°k büyük ve ateşli bir aşkla bağlılık, fakat Avustuıya Devleti’ne karşı derin bir kin ve düşmanlık… Bundan sonra ve okulda edindiği bu duygu ve algılar sayesinde dünya tarihi, tarihî aksiyon anlayışına, yani siyasetine, daima yardımcı oldu ve bunu kolaylaştırdı.

Hitlerin Babasının Ölümü

Hitler, babasını kaybettiği zaman on üç yaşında idi. Sapasağlam göründüğü bir sırada kalp krizi babasını acısız bir şekilde bu dünyadan ayırmış ve ailesini derin bir acıya boğmuştu. Onun en büyük arzusu, oğlunu kendisinin hayata atıldığı günlerde karşılaştığı güçlüklerden kurtarmak ve meslek sahibi olması için ona yardım etmekti. Hitler’in bunu gerçekleştiremediğini görmüştü, fakat istemeden ve bilmeden de olsa ona gelecek hakkında temel bir fikir verebilmişti ve ikisi de bundan şüphe etmiyordu.

Başlangıçta ve görünüşte değişen bir şey olmamıştı. Annesi, Hitler’i babasının arzusuna uygun bir şekilde yetiştirmeye kendini mecbur hissediyor, yani memur olmasını istiyordu. Hitler ise memur olmamak konusunda her zamankinden daha azimli ve kesin kararlı idi. Ortaokul ders ve programları, idealinden uzaklaştıkça onu daha az ilgilendiriyordu. Ansızın birkaç hafta süren bir hastalığa tutuldu ve bu olay bütün aile anlaşmazlıklannı kesip attı. Ciğerlerinden ciddi şekilde rahatsızdı. Doktor annesine ileride Hitler’i kapalı bir ortam, örneğin bir büroya hapsetmemesi gerektiğini söyledi ve Realschule’deki öğrenimine en az bir sene ara vermesini tavsiye etti. Böyiece Hitler gizli arzularına, vazgeçmediği davasını yürütme imkanına bir anda kavuşmuş oluyordu.

Bir rüya gibi gelen bu günler Hitler’i çok mutlu etmişti. Fakat gerçekten de bir rüya idi o günler. İki yıl sonra annesinin ölümü o güzel hayallerini yıkıvermişti.

Acı gerçekler hızlı şekilde karar vermesini gerektiriyordu. Ailenin zayıf ekonomisi, annesinin ağır hastalığı sırasında neredeyse tamamen kurumuştu. Öksüzler Yurdu’nun yaptığı yardım geçinmesi için yeterli değildi, herhangi bir şekilde hayatını kazanmak zorundaydı.

“Bir valize çamaşırlarımı doldurarak Viyana’nın yolunu tuttum. Kendime tam bir güvenim vardı. Elli yıl önce babam kendi hayatını kazanmak için atıldığı mücadeleden nasıl galip çıkmışsa ben de onun gibi yapacak, hatırı sayılır bir ‘adam’ olacaktım, ama memur olmayacaktım…” (Kavgam)

Hitler’in Kişilik Yapısı Özerinde Babasının Etkileri

Çeşitli olgulardan çıkarttığımız sonuçlara göre, çocuğun, özellikle erkek çocuğunun öz yapısının belirlenmesinde, babanın etkisi çok büyüktür. Babanın uyumlu, dengeli bir kişiliği varsa, çocuk ona saygı besler, ona öykünmeye çalışır. Bu imge daha sonraki öz yapı oluşumunun temel taşı olur; davranışlarını toplumsal çizgiye oturtmakta bütünleyici bir işlev görür. Bu ilk adımın, öz yapının oluşumunda, tahminlerin ötesinde bir önemi vardır. Dengeli, kendinden emin, uyumlu bir kişilik için ön şarttır bu ilk adım.

Çocuğun bir model olarak kabullenebileceği yapıcı, uyumlu, dengeli, toplumsal uygunluğu tam olan bir kişilik yerine, babası, karşıtlıklar yığını olarak göstermiştir kendisini. Kimi zaman görevine bağlı bir memur, görevine ve topluma saygılı bir insan rolünü oynamış, başkalarının da aynı şeyi yapmasını istemiştir. Bu zamanlarda, gururlu, iyi huylu, toplumsal kurallara saygılı, ciddi ve hak tanır bir kişi olarak görünmüştür. Dış dünyaya karşı kendisini, herkesin saygı duyması gerektiği bir temel kişilik olarak göstermiştir. Diğer yandan ev yaşamında, özellikle içkili olduğu zamanlarda, bunun tam karşıtı bir kişilik göstermektedir: Kaba, hak tanımaz, anlayışsız… Kimseye ve hiçbir şeye saygı duymayan bir kişidir. Dünya kötülüklerle doludur; yaşanmayacak kadar kötüdür onun için. Böyle anlarda kabadayı da kesilir, kendilerini savunmaktan aciz karısını ve çocuklarını döverdi. Bu sadistçe davranıştan evin köpeği bile payına düşeni alırdı.

Bu koşullar altında çocuk, kendi davranışlarına yön verecek bir model bulamadığından, şaşırmış durumdadır. Bu durum çocuğun kendisini geliştirmesine engel olmakla kalmaz, içinde yaşadığı çevre için de çarpık bir gönünüm yaratır. Bu yıllar boyunca dünya, onun için evinden ibarettir. Sonralan dış dünyayı, bu yaşantılarla açıklamaya çalışacaktır. Dünya, Hitler’e son derece tehlikeli, belirsiz ve hak tanımaz görünmüş olmalı. Çocuk, tepkileriyle başa çıkamayacağını anladığı bu dış dünyadan, mümkün olduğunca kaçınmak, uzaklaşmak zorundaydı. Babası eve geldiğinde na sil davranacağını kestiremediğinden güvensizlik duygusu artmıştı. Ona sevgi, destek ve güvenlik duygusu vermesi gereken kişi, bunların yerine kaygı, huzursuzluk ve belirsizlik hissi vermişti.

Yorum Yazarken Türkçe Kurallarına Uyarak Yazınız Lütfen!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Yazının Bağlantısı: Adolf Hitlerin Gençliği
  • Tarih: 18 Temmuz 2013
  • Yazının Kategorisi: Liderlik Sırları
  • Yazar:
  • Bu yazıyı RSS ile Takip Et
  • Diğer kaynaklarda arayın: Adolf Hitlerin Gençliği
  • Etiketler:,
  • Ana Menü