Bilgi Birikimi

Stres nedir?

STRES

          Stres nedir?

          Stres bir anda ortaya çıkmış bir olay değildir.Tarihi kitaplar incelendiğinde strese ilişkin olarak farklı adlar altında bir çok veriye rastlanılacaktır.Ancak günümüzde insan yaşamında meydana getirdiği olumsuz etkiler sebebiyle bir hayli önemli bir kavram haline gelmiştir.

“ Stres,kişinin baş etme yeteneğinin zorlandığı bir rahatsızlık halidir.Stres,dıştan gelen bir saldırı,baskı etki karşısında insanda oluşan bir gerilim,bir alt üst olma,normalin dışına çıkma halidir.İnsanın dış tesire karşı reaksiyonudur.”(Prof.Dr.Necati ÖNER Stres ve Dini İnanç S-11)Stres genel bir uyum bozukluğudur.

Stres kişilerin algılamalarına göre farklılık göstermektedir.Evli insanla bekar insanın,maddi durumu iyi olan insanla maddi durumu zayıf insanın strese ilişkin

algılamalarında farklılık olduğu gibi bireyin içinde bulunduğu çevre ve yaşam koşullarının,bireyin deneyimleri ve yetişme tarzının da bireyin strese ilişkin algılarında etki yapmaktadır.

Stres denilince insanların aklına hemen olumsuz bir takım duygu ve yaşantılar gelmektedir.Oysa insanın yaşam içerisinde ki mücadelesi sırasında karşılaştığı güçlüklerden kaynaklanan bir stres hali vardır ki,bu durumun zarardan çok yararı söz konusudur.Örneğin yeni bir işe girmek,yeni bir arkadaş edinmek,farklı bir çevreye taşınmak durumun da yaşanılan stres bu tür strese örnek olarak verilebilir.Bu tür stresler bireyin toplumsallaşmasında ve olgun bir kişilik kazanmasında,yaşam deneyimlerinde artırmasında son derece etkilidir.Ayrıca insanın başarılı olabilmesi için az da olsa strese ihtiyacı olduğu düşüncesindeyim.Az stres bireyin yaptığı işte yoğunlaşmasında ve dikkatini ona vermesinde önemli bir etkiye sahiptir.

Olumsuz olarak nitelenen stres ise insanın yaşamında yıkıcı etkileri olan strestir ki bu bireyn duygu,düşünce ve davranış dünyasını alt üst eder.Bu tür stresler, uzun süreli bir etkiye sahiptirler.Bir yakın kaybında yaşananlar bu tür strese örnek oluşturabilir.

 

     Stres durumunda vücudumuzun davranışları

 

*Strese girmiş bir kişi stres hormonları salgılar,kalp atışı hızlanır,kan basıncı yükselir ve terler.

*Vücut Problemle mücadele etme ya da kaçma şeklinde ki iki seçenekten birini tercih eder.Problem çözülürse vücudun tepkileri normale döner.

*Stresle baş edilemediğinde ise vücudun uyum kapasitesi zorlanır ve bir takım rahatsızlıklar başlar.

Stres yaşayan bir insan da ki belirtiler

 

1-Fiziki belirtiler

1-Kalp atışı artar,kan basıncı yükselir.

2-Ellerde,ayaklarda ve tüm vücutta terleme ve titreme olur.

3-Vücutta görünüm olarak genel bir çökkünlük oluşur.

4-Vücudun çeşitli bölümlerinde ağrılar olur.

5-Nefes alış verişte artış,göz bebeklerinde büyüme görülür.

2-Psikolojik Belirtileri;

1-Kaygı ve korku

2-Takıntılar

3-Sinirli bir ruh hali

4-Şühhecilik

5-Kontrolü kaybetme düşüncesi

6-Unutkanlıkta artış

3-Davranışsal Belirtiler;

1-Acelecilik

2-Aşırı yemek yeme ya da iştahtan kesilme

3-Kendi içine kapanma

4-sakarlık

 

Stres yaşayan bir insan zamanında gerekli tedbirleri almazsa,uzun dönemde tedavisi çok zor olan rahatsızlıklarla karşılaşması muhtemeldir.Örneğin:Kalp,tansiyon,şeker,depresyon,ankisiyete,obsosif bozukluklar,uyku düzensizlikleri….

 

 Stresi ortaya çıkaran nedenler

*Çevresel Stres Kaynakları:Bireyin yaşamı üzerinde etkili olduğunu düşündüğümüz önemli yaşam olaylarının ortaya çıkardığı stres türüdür.Örneği:Başka bir mahalleye taşınma,yeni bir okula başlamak,çevredeki insanlarla yaşanan sorunlar gibi.

*Bireyin Kendisine Bağlı Stres Kaynakları:Bireyde ki kaygı ve korku düzeyi,özgüven eksikliği,düşük benlik algısı,aşırı mükemmeliyetçilik,problem çözme becerisi yetersizliği gibi bireyin strese sürüklenmesine etki eden nedenlerdir

*Günlük stres kaynakları:Yaşanılan stres durumlarına dikkat edilirse,bunların çoğunun günü birlik olaylar içerinde başlayıp,yine çoğunlukla gün içerisinde sonuçlandığı görülmektedir.İnsanlar arası iletişim de ki kısa süreli sürtüşmeler bu duruma örnek olarak gösterilebilir.

Prof.Dr.Necati ÖNER,stresin temelinde yatan duygunun ‘yok olma korkusu’ olduğunu,ruhun ve bedenin mevcudiyetini devam ettirebilmek için ya mevcut durumu sarsan saldırının defedilmesi veya ortaya çıkan yeni duruma intibak etme şeklinde iki tür çabaya girebileceğini belirtmektedir.

‘Yok olma’ terimiyle şu iki halin kastedildiğini  belirtmektedir.

“1-İnsanın varlığını kaybetmesine yani ölümüne birinci dereceden yok olma diyorum.

2-İnsanın varlık düzeyinde bie halini kaybetmesine (itibarını,mesleğini,sağlığını,maddi varlığını vs. kaybetmesine) ikinci dereceden yok olma diyorum.

İşte bu yok olma duygusunun,fertte kaldırılması veya azaltılması,stresin yok olması veya azaltılmasıdır.”

Prof.Dr.Necati ÖNER stresin artmasındaki etkenler konusunda ise şu iki sebebe yer vermektedir:

“Birincisi,teknolojinin süratle gelişmesiyle insan için ortaya çıkan yeni problemlerin insanlarda stres halini artırmasıdır.

İkincisi,bu yazımda belirtmeye çalıştığım stresin bir nevi panzehiri olan dini inancın fertlerde zayıflayarak,toplumlarda gereği gibi değerinin korunmamasıdır.”(Prof.Dr.Necati ÖNER S-66)

STRESLE NASIL BAŞA ÇIKABİLİRİZ?

 

İnsanların stresle başa çıkma konusunda izledikleri yöntemler birbirinden farklılık arz etmektedir.Ancak şahit olduğum bir gerçek var ki,bir kısım insanların izlediği yöntemlerin stresi ortadan kaldırmaktan çok stres yaratacak türden oluşudur.Özellikle alkol,uyuşturucu,sigara vb. maddeleri kullanımı kısa süreli de olsa bireyde rahatlama hissi uyandırsa da bireyin ileriye dönük yaşamı düşünüldüğünde yarardan çok zararlarının olduğu bilinen bir gerçektir.Bu gibi maddelere sığınan insanların yaptıkları gerçekte bir kaçıştır. Stresle baş edebilmek için seçtiğimiz yöntemin doğru olması çok önemlidir.Problem çözme yöntem ve becerisini öğrenmek kısa sürede zahmetli de olsa uzun sürede birey için  daha faydalıdır.

Stresle başa çıkma yöntemlerini iki gruba ayırabiliriz.Aktif ve pasif başa çıkma.Aktif başa çıkma bireyi etken pozisyonun da olup,sorunun çözümüne yönelik eylemlerde bulunduğu başa çıkma şeklidir.Günümüz de her insan tarafından kazanılması gereken temel beceri şekli budur.

Pasif başa çıkma yönteminde ise birey daha çok edilgen bir durumdadır.Bir eylemde bulunmaksızın  problemin olası sonuçlarını bekleme ve problemden kaçış söz konusudur.

Stresle başa çıkma konusunda bedensel, düşünsel olarak yapılabilecekler aşağıya çıkarılmıştır.

Bedenle ilgili Yöntemler:

1-Spor yapın

2-Meditasyon ve gevşeme yöntemlerini öğrenin.(Kitabın son bölümün de yer almaktadır.)

3-Beslenme alışkanlığınızı gözden geçirin.(Aşırı yağ,tuz,kafein ve şeker içeren gıdalardan uzak durun.)

4-Doğru nefes alma egzersizlerini öğrenin.

5-Tatile çıkın.

6-“Hayır” diyebilme becerinizi geliştirin.

7-Sadece kendinizle baş başa olabileceğiniz bir zaman ayırın.

8-Üzüntü duymanıza neden olan kişi,ortam ve olaylardan uzak durun.

9-sizi neşelendiren müzikleri dinleyin.

Düşünsel Yöntemler:

1-Zihniniz de sizi strese sokacak türden düşünceler belirdiğinde,hemen bunların yerine farklı düşünceler ikame edin.Bunu becerebilmek ilk zamanlar zor olacaktır ancak,bu beceri bir kazanıldığında ömür boyu yararı görülecektir.

2-Daha önce benzer durumlarda nasıl başarılı olduğunuzu hayalinizde canlandırın.

3-Strese girmenize neden olan olay ,kişi ve durumların bir listesini çıkarın.Bunlarla nasıl mücadele edeceğiniz konusunda bir plan yapın.

4-İletişim becerilerinizi geliştirin.

5-En olumsuz durumlar da dahi olayların iyi yönlerini görmeye çalışın.Bardağın dolu tarafına bakın.

6-Kendi kendinize telkinlerde bulunun.  “Sen bunu başarabilirisin” gibi.

7-İradeniz dışında gelişen olaylara üzülmemeniz gerektiğinin farkında olun.

Prof.Dr.Necati ÖNER çeşitli ayetlerden de örnekler vererek din yolu ile stresten nasıl   kurtulunulabileceğini açıklamaya çalışmıştır.”Lokman Suresinin 22.ayeti ’Kim özünü Allah’a teslim eder güzel davranırsa sağlam bir desteğe tutunmuş olur.’Böyle bir güvenceye içtenlikle bağlanmış bir insanın bu güvencenin şu vaadi karşısında başına gelenleri hoş karşılamaması mümkün olur mu? ‘And olsun sizi korku,açlık,mallar,canlar ve ürünlerden eksiltmek gibi şeylerle deneriz.Sabredenleri müjdele ki onlara bir bela eriştiği zaman ’Biz Allah içiniz ve biz ona döneceğiz’ derler.İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır ve doğru yolu bulanda onlardır.’Bakara 155-157 .Ayet’

Bu ayetlerin hükmü karşısında,gerçek mü’min olan Müslüman bir kişinin güvensizlik duygusu ile strese girmesi elbette düşünülemez.

Stresten kurtulmak için esas olan Allah’a tam teslim olabilmektir.”(Prof r.Necati ÖNER S-56.57)

Stres yaşamımızın bir parçasıdır, onsuz bir yasam düşünemeyiz. . Stres veren durum mücadele edilmedikçe hayatı kısıtlayan bir faktör olabilir. Onunla bas etmeyi öğrenir, baş edemediğimiz durumlarda kimlerden destek alacağımızı bilir ve yardımlarını alırsak onu kontrol etmeyi başarır ve yaşamımızın daha sağlıklı, uzun ve mutlu geçmesini sağlayabiliriz.

 

(Bu bölümün hazırlanmasında rehber öğretmenlerin  seminer notlarından ve Prof Dr.Necati ÖNER’in ‘Stres ve Dini İnanç’ adlı eserinden  yararlanılmıştır.)

YÜKSEK BEKLENTİLERİNİZ Mİ VAR?

             Beklentilerimizin yüksekliği ulaşamadığımız neticeler sonucunda yaşadığımız hayal kırıklığının büyüklüğü ile doğru orantılıdır.Özellikle yeni evlenip de boşanan ya da girdiği işten çok çabuk geçmeden ayrılan kişilerle konuştuğumuzda ‘Umduğumu bulamadım.’sözleriyle karşılaşmaktayız.Peki ‘Umduğunu bulamamak’ ne

demektir?Umduğunu bulamamak demek elde edilen neticenin hayal edileni karşılamaması demektir.

Sizlere mükemmeli arayan  Mustafa KALYONCU(Farklı isim kullanılmıştır.) bir öğretmen arkadaşımdan bahsetmek istiyorum.Mustafa yaklaşık olarak 34-35 yaşların,saçlarının büyük bir kısmı dökülmüş orta boylu etine dolgun hali vakti yerinde şeklinde tanımlayabileceğimiz bir insan.Ancak mükemmel bir kız bulup evlenmek gibi bir sorunu var.Karşılaştığı her kıza üzümün çöpü armudun sapı diyebileceğimiz bir takım bahanelerle yaklaşmakta ve bir türlü birini beğenip evlenememektedir.Bu düşünce yapısıyla evlenebileceğe  de pek benzemiyor.Hatta ben onun aradığı güzellikte bir kızın bu dünyada olamayacağına bile inandım.Henüz karşılaşmadık ama eğer anlatıldığı kadar güzelse huri gibi güzellikte birisini arıyor olsa gerek.Ancak bir gerçeği gözden kaçırmaktadır.Yüz altında direnmek suretiyle eldeki doksan dokuz altını tehlikeye düşürmekte ,yani önüne gelen fırsatları da kaçırmakta gençliği de sel gibi elinden kayıp gitmektedir.

‘Kendisinden yada başkalarından mükemmeli beklemek,sadece imkansız bir standardı yaratır ve insanı özeleştiri,memnuniyetsizlik,hüzün,küskünlük ve ‘’neden rahatsız oluyorum’’ düşüncesine iter…Kendinizi gerçekçi olmayan ufuklara ulaşmak için zorlarsanız aşırı stresi,endişeyi ve bitkinliği davet ederseniz.Gerçekte mükemmeliyetçilik bazen sağlıksız rekabeti desteklediği gibi ahlak dışı hareketlere de sebep olur.(Sınavda kopya çekmek,başkalarının çalışmalarını çalmak ya da iş kalitesiyle ilgili asılsız iddialarda bulunmak’(Lazarus S:44)

Yüksek beklentiler aynı zaman da yaşamda ki önceliklerin doğru sıralanışında hata yapmamızı da beraberinde getirecektir.Hayatımız da nelere öncelik verdiğimiz yaşam kalitemizi ortaya koyması açısından önemlidir.Bir çok insan için önceliklerin belirlenmesi gibi bir kaygı söz konusu değildir.Ben bu tür kişileri,başkalarının yaşamlarını yaşamaya çalışan kişiler olarak görüyorum.Önceliklerimizi doğru belirlemek,neticeye ulaşmamız açısından da çok önemlidir.Lütfen aşağıya alınmış olan hikayeyi okuduktan sonra bura da anlatılanları yeniden değerlendirin.

 

KAVANOZ

Zamanın iyi ve üretken olarak kullanıma konusunda zaman zaman kurslar düzenleniyormuş. İşte bu kurslardan birinde zaman kullanma uzmanı öğretmen, çoğu hızlı mesleklerde çalışan öğrencilerine:
“Hadi, küçük bir sınav yapalım” demiş. Ve masanın üzerine kocaman bir kavanoz koymuş. Sonra bir torbadan irice kaya parçaları çıkarmış, dikkatle üst üste koyarak kavanozun içine yerleştirmiş. Kavanozda taş parçası için yer kalmayınca sormuş:
“Kavanoz doldu mu” Sınıftaki herkes,
“Evet, doldu” yanıtını vermiş.
“Demek doldu ha” demiş hoca. Hemen eğilip bir koca küçük çakıl taşı çıkartmış, kavanozun tepesine dökmüş, kavanozu eline alıp sallamış, küçük parçalar büyük taşların sağına soluna yerleşmişler. Yeniden sormuş öğrencilerine:
“Kavanoz doldu mu?” İşin sanıldığı kadar basit olmadığını sezmiş olan öğrenciler,
“Hayır, tam da dolmuş sayılmaz” demişler.
“Aferin” demiş zaman kullanım hocası. Masanın altından bu kez de bir koca dolusu kum çıkartmış. Kumu kaya parçaları ve küçük taşların arasındaki bölgeler tümüyle doluncaya kadar dökmüş. Ve sormuş

yeniden:
“Kavanoz doldu mu?”
“Hayır dolmadı!” diye bağırmış öğrenciler. Yine “Aferin” demiş hoca. Bir sürahi su çıkarıp kavanozun içine dökmeye başlamış. Sormuş:
“Bu gördüklerinizden nasıl bir ders çıkardınız?” Atılgan bir öğrenci hemen fırlamış:
“Şu dersi çıkarttık. Günlük iş programınız ne kadar dolu olursa olsun, her zaman yeni işler için zaman bulabilirsiniz.”
“Hayır” demiş öğretmen. “Çıkartılması gereken asıl ders şu: Eğer büyük taş parçalarını baştan kavanoza koymazsanız daha sonra asla koyamazsınız. Ve tabii, herkesin kendi kendisine sorması gereken soruyu sormuş:
“Hayatınızdaki büyük taş parçaları hangileri? Onları ilk iş olarak kavanoza koyuyor musunuz? Yoksa kavanozu kumlarla ve suyla doldurup büyük parçaları dışarıda mı bırakıyorsunuz?”
Ya biz? Kaya parçalarına öncelik veriyor muyuz?

Exit mobile version