Bilgi Birikimi

Her Şeye Takılmayın !

TAKILMAYIN
2005-2006 Eğitim-öğretim yılında uyguladığımız otobiyografi çalışmasının sonuçlandırılması sırasında ilginç bir problem dikkatimi çekmişti.Yedinci sınıfta öğrenime devam eden Ayşe KAYA(Farklı bir isim kullanılmıştır.) isimli bir öğrencim,kendisini dördüncü sınıfta okutmakta iken vefat eden Gazanfer GÜLER adlı öğretmenini unutamadığını,izlediği her hüzünlü film yada dinlediği şarkının ardından bütün ruhu ve bedenin üzüntüler tarafından esir alındığını ve bu durumun derslerindeki başarısını olumsuz yönde etkilediğini belirtmişti.Kaybedilecek zaman yoktu,acilen bu öğrenciye yardımcı olunması gerekiyordu.Geçmişe dönük güçlü bir bağ vardı.Öğrencinin bir şekilde bu bağdan kurtarılması gerekiyordu.Başarılı bir insanın geleceğinin göz göre göre karanlığa gömülmesine müsaade edilemezdi.Psikolojik görüşmelerde kullandığımız bir takım tekniklerin yanında kullanabileceğimiz çok basit bir uygulama ile Prof.Dr.Üstün DÖKMEN TRT 1 yayınlanmakta olan ‘Küçük Şeyler’ adlı programla imdadıma yetişti.Her şeyden önce bir tercih yapılması gerekiyordu.Önümüzde iki seçenek vardı.Ayşe ya bu iletişimi devam ettirerek akıbeti acı olan sonuçlara katlanacak ya da bu gidişe bir dur diyerek olumsuz etkilenme olayını farklı bir bakış açısıyla yeniden yorumlayarak kendisini kucaklamaya hazır olan mutlu geleceğe doğru bir adım atacaktı.Sayın Dökmen’in yaptığı şey şuydu.Telefon çalıyor.Ahizeyi kaldırıp ‘Buyrun’ diyor ve ardından seyircilere dönerek ‘Ben bu telafona niçin cevap verdim?’ şeklinde soru yöneltiyor.İzleyenler çoğunlukla ‘Telefon çaldığı için’ diyorlar.Üstün Bey ‘Hayır’ diyor.’Ben canım istediği için açtım.’ şeklinde cevap veriyor.Ben de aynı uygulamayı öğrencim üzerinde denedim ve olumlu sonuç elde ettim.Şu an Ayşe takdir alan,öğretmenleri ve arkadaşları tarafından baş tacı edilen bir öğrenci.
Her çalmakta olan telefonu açıp açmamak bizim tercihimizde olduğu gibi,bizi mutsuz edeceğini düşündüğümüz her düşünceyi de dikkate alıp almamak bizim elimizdedir.Bir taraftan hayatımızı devam ettirebilmek için yemek yerken diğer taraftan televizyonda izlediğimiz bir trafik kazası haberi büyük bir iştahla bitirmeye çalıştığımız yemeği bize zehir edebilmektedir.Gerek içerden gerekse dışardan her gün binlerce düşünce zihnimizde yer tutabilmek için yarış halindedir.Yarışmacıları tespit etmek elimizde olmasa da birinci gelenleri belirlemek bizim elimizde olsa gerek.

İYİ İLE KÖTÜNÜN SAVAŞI
Kişisel Gelişim Dergisinin Ağustos 2004 -19 nolu sayısında şöyle bir hikaye yer verilmiştir. “Yaşlı adam ve torunu,eski kulübelerin önünde oturmuş,bıkmadan usanmadan birbiriyle boğuşan iki köpeği izliyorlardı.Köpeklerin birisi beyaz,diğeri siyah renkliydi.Çocuk kendini bildi bileli bu köpekler birbiriyle boğuşurdu ama dedesinin ,çok sevdiği bu iki köpeğinin hareketlerine neden karışmadan yıllardır onları izlediğini anlamazdı.Üstelik bu küçük kulübeyi korumak için bu koruyucuların birisi yeterliydi.İçimdeki merakı daha fazla saklayamayan çocuk,dedesine sormaya karara verdi.Yaşlı dede soruyu bilge bir gülümseyişle karşıladı ve şöyle dedi:’Renkleri siyah ve beyaz olan ve yıllardır boğuşmalarını sabırla izlediğim bu iki köpek benim için sadece birer simgedir.’Çocuğun şaşkınlığı daha da arttı:’Neyin simgesi?’Adam cevap verdi:’İyiliğin ve kötülüğün simgesi .İyilik ve kötülük de aynen bu köpekler gibi dünyada sürekli mücadele eder durur.’Çocuk heyecanlandı:’Ortada bir boğuşma olduğuna göre kazanan ve kaybeden taraflar olmalı.Sence hangisi kazanacak bu boğuşmayı?’Yaşlı adam yılların bilgisinden emindi:’Hangisi mi kazanacak?Ben hangisini beslersem o…’

Exit mobile version